30 Aralık 2011 Cuma

Mutlu Güzel Yıllara...


                                 Herkese mutlu, mesut, güzel bir yıl dilerim..

                    P.S.Yılbaşı çekilişinde yarın son gün, acele edin..:)

21 Aralık 2011 Çarşamba

Yılbaşı Hediyemiz

Yılbaşında hediye vermeyen bir bizim blog kaldı sanırım..:))
İşte Beril ve benden çocuklara yılbaşı hediyesi..
Tek yapmanız gereken bu posta 31 aralığa kadar yorum bırakmak..
Eğer kendi bloğunuzda veya facebookta paylaşırsanız ayrıca seviniriz..
Kazanan yeni yılda açıklanacaktır..
Şimdiden bol şanslar..

( Zürafanın altındaki düğmeye basınca boynunu büküyor çok sevimli..)

16 Aralık 2011 Cuma

2 Yaş Diyalogları

Hep iki yaş zor diyoruz ya, aslında çok da güzel ve komik yanları var..Maalesef biz anne babalar genel olarak zorluklarla mücadeleden güzel yanları kaçırma ya da unutma eğilimindeyiz...Aslında ilerde belki de zorluklar unutulup, sadece bu güzel anlar hatırlanacak..Şimdi tarihe not adına Beril'den komik bir diyalog:

Annesi Beril'i uyutmak için odada yaklaşık bir saattir kitap okumuş, masal anlatmış, ninni ve şarkı söylemiştir..Artık odada ışıklar kapanmış ve Beril'in kendiliğinden uyuması beklenmektedir..Ama herkesin bildiği üzere 2 yaş çocuğu uyumayı sevmez ve mümkünse yeni aktiviteler peşindedir..Kısacası uykuya direnmektedir..Aslında bu esnada tüm günün yorgunluğu da üstüne çökmüştür ama çaktırmamaktadır..
Önce esner ve sonra gözlerini ovuşturur..

Anne: Galiba uykun geldi kuzum?

Beril : Hayır sadece gözlerimi buruşturuyordum...

ve anne kopar..:))

15 Aralık 2011 Perşembe

Parmak Boyası 2



 Klasik parmak boyası sıkıcı olmaya başladığında değişik teknikler denemekte fayda oluyor..Mesela kulak pamuklarını denediniz mi? Kulak pamuklarıyla ağaç yapmak çok eğlenceli..Özellikle benim için..Önce Beril'e gösterdim bak böyle yapılıyor diye..Ve sonuç Beril yine kendi yorumunu ekledi olaya..:))



Benim ağaç  kendi başına kaldı kenarda, oysa ne hayallerim vardı, ağaçlardan renkli bir bahçe yapacaktık..:))

5 Aralık 2011 Pazartesi

Bu Haftasonu

Hafta sonu yine blog dostları buluşmamız vardı, bu sefer İlknurlar bize geldiler..Oyuncak kavgaları dışında oldukça eğlenceli geçti..Aslında başta her şey iyi başlamıştı ama paylaşılamayan bir köpek epey gerdi bizimkileri..Bir ara da bizimkiler her şeyden vazgeçip masa altlarında tünelcilik oynadılar, çok yaratıcı oluyor bu çocuklar çokk..:))

Bu hafta sonu ayrıca  sevgili Eko annenin tavsiyesi ile yeni bir oyun denedik, gayet başarılı oldu..Zaman geçirmek için öneririm...Öncelikle kullanılmamış bir adet bebek bezinin ön bölümündeki emici tanecikleri bir kaba koyuyorsunuz..Sonra su ilave ediyorsunuz..Tam anlamıyla kar dokusunda ve hissinde yumuşacık bir malzeme oluyor..Tabi soğuk değil..Sonra içine renk vermek için farklı maddeler koyuyorsunuz..Biz ketçap koyduk rengi turuncu oldu..Bir kaşık yardımıyla bunu çocuk kendisi karıştırabiliyor..İlk beyaz ve az sulu halinin maalesef resimleri yok, neyse ..Sonra bunu bir kilitli poşete koyuyorsunuz..İşte bu bölümü çocuklara çok zevk veriyor..Neredeyse sadece bu bölüm Beril'i 15 dakika oyaladı..Epey uzun bir zaman..:))

Çocukları oyalama konusu açılmışken kitapların yeri tartışılamaz..İlerideki okuma alışkanlıklarının gelişmesi açısından şimdiden bol bol kitapla haşır neşir olmaları gerçekten çok önemli..Bu açıdan Tübitak'ı özellikle tebrik etmek lazım..Çünkü diğer kitapları kadar çocuk kitapları serisi ve Meraklı Minik dergisi çok başarılı..Hele ki çocuk kitaplarının görselleri, çok güzel..Beril bayılıyor bu görsellere, tek o değil ben bile çok beğeniyorum..Özellikle ne nerede tarzındaki bölümler şu günlerde çok ilgimizi çekiyor..Tavsiye olunur aynı yaş grubundaki kuzu annelerine..

2 Aralık 2011 Cuma

Bu Nedir?

Bazen çok sıkıcıdır hayat, çok tekdüzedir..
Kendine özel bir zamanı olmaz insanın..
Sadece çevresindekilerin ihtiyaçlarını karşılamakla geçer zaman..
Mesela bir akşam bulaşık yıkarken kafasına takılır insanın bu soru..Ya buna dertleneceksinizdir..
Ya da sabun köpüklerinin bile ne güzel olduğunu fark edeceksiniz..Ne simetrik ve ne muazzam..
Sonra koşup, herşeyi bırakıp, onların resmini çekmek..İşte sizin de kendinize ait bir zamanınız var..

24 Kasım 2011 Perşembe

Şükür

Geçtiğimiz haftayı hastanede geçirdik, annemin son bir ameliyat olması gerekiyordu..Çok şükür ki bitti ve gitti..İnşallah kanser hem onun hem de bizim hayatımızdan sonsuza dek çıkıp gitmiştir tüm bunlardan sonra..

Biliyor musunuz teşhis aldığı günden, son güne kadar tam bir yıl geçti..
İnsan hayatından bir yıl..Sadece basit bir kolonoskopiyi vaktinde yaptırmadığı için ..
Çok büyük bedel..Daha büyük bedeller ödeyenleri gördükçe şükrettik halimize o da ayrı.

Bir de herşeyin şükür gerektirdiğini anladık.O hasta yatağında yatarken, çok vaktimiz oldu konuşmaya bunları..Ne basit şeylerin bile ne önemli olduğunu anladık..
Mesela su içmek..Tam 3 gün annem su içemedi sadece damardan beslendi..Suyun kıymetini onun kadar bilemeyiz mesela..
9 ay boyunca tuvaletini ince barsağının bağlı olduğu bir torbaya yaptı..Normal yoldan tekrar tuvalet yaptığındaysa ağlıyordu ne büyük nimetmiş bu diye..
Halbuki bizim için ne sıradan şeyler bunlar değil  mi?
Bazen kendine neden bunları yaşadım, hak etmemiştim oysa dediğini düşünüyorum..Belki sadece ona ve bize elimizdeki basit ve en temel şeylerin kıymetini bildirmek içindir tüm bunlar..
Ne az şükrediyoruz değil mi?

5 Kasım 2011 Cumartesi

Sonbahar ve Bayram

Sonbahar Ankara'ya pek de uğramaz..
Yazdan sonra hemen kış gelir, bir gün sıcaktır, ertesi gün buz gibi olmuştur hava.
Mesela benim mevsimlik pardesüm hiç eskimez..Çünkü giymeye fırsatım olmaz..
İşte resimlerini gördüğünüz kısa gezi, sonbaharda yapıldı ama hava tam bir kış günü gibiydi..Yine de ağaçların ve doğanın güzelliği muhteşemdi..Sizlerle paylaşmasam olmazdı..

Yarın bayram şimdiden kutlamak isterim, inşallah şu birkaç günü sevdiklerinizle mutlu, mesut geçirirsiniz..
Aile ziyaretlerinden, tatil  günlerine dönüşen bayramları,eski tadıyla yaşamanız temennisiyle..

30 Ekim 2011 Pazar

Dostlarla

Bazen iyi ki bir bloğum var diyorum öyle güzel dostlarımız oldu ki bu sayede..
Bugün, sabah kahvaltısı için İlknur' lara davetliydik..
Kuş sütünün eksik olduğu sofrasını resimledim sizler için ama çoğu mideye indirilmişti ben çekene kadar..
 Çocuklardan fırsat bulduğumuz aralarda sohbet ettik...
Kızlar oynadı, eğlendi, kaçınılmaz olarak oyuncak kavgaları çıktı..
Bizim beyler hemen kaynaştı, bir ara bizi unutmuşlardı..:))
Kısacası çok eğlenceli birkaç saat geçirdik..
İlknur'a bir kez de buradan teşekkür etmek istedim..
En kısa zamanda bizde buluşmak üzere diyoruz..

Ülkemiz Üzerindeki Kara Bulutlar

Son günlerde sık yazı yazamadım..Aslında içimden gelmedi..
Önce şehitler..
Sonra Van depremi..
Kutlanmayan bir 29 Ekim..
Halbuki cumhuriyeti kazanmak için de çok şehit vermişti bu ülke..
Hala da veriyor..
Teröristlerin öldürdükleriyle, mütahetilerin öldürdükleri farklı değil bence..
Yoksa daha şiddetli depremlerde bile burnu bile kanamadan çıkan bir sürü ülke vatandaşı mevcut dünya üzerinde..
Cumhuriyetin kuruluşundan beri tek değişmeyen ise insanlarımızın birlik olabilmesi..
Zorda kalana yardım etmeleri..
Kolilerle evindeki fazla battaniyesini depremzelere gönderen bir millet bizimkisi..
Depremin üçüncü günü bir kargo firmasının kapısından giremedim ben, kargo kutularından kule olmuştu..
Bilmiyorum doğru ellere ulaştı mı ama bir kargo kutusu bile duygulandırabiliyor işte bazen insanı..
Kargo görevlisi şöyle dedi, bugün bir okuldan öğrenciler aradı, kamyonu okulun kapısına dayadık, getirdikleri kolilerle kamyon doldu, oradan Van'a yolladık..
İşte benim ülkem böylesi güzel bir ülke..Bir de evleri iskambilden olmasa..:((

15 Ekim 2011 Cumartesi

27 Aylık Beril

27. aya girmek üzere olduğumuz şu günlerde bakınız efendim Beril Hanım neler yapmakta..

1. İnatlaşma almış yürümüş durumda, her şeye itiraz ve önce bir kocaman ''Hayır''..Hatta geçen gün uykudan ''İstemiyorum ''diyerek uyandı..Kısacası rüyada bile bir şeyleri istemiyor..Hayırların evetlere döneceği günleri beklemekteyim..

2.Duvarlara resim yapmaya ve gizli işler çevirmeye başladı ..Eğer kendi odasına gidip bir süre ses seda çıkmıyorsa biliniz ki bir işler dönüyor..Bebeklerin yüzleri pastel boyalarla boyanıyor ve tabi odanın duvarları..İlk defa yaptığı bir resmi duvarına astım..Çok hoşuna gitti, gidip gelip:''Ben yaptım..''diyor..

3.Oyuncak paylaşımı çok kötü, her şey benim diyor..Parkta kaydırağın tepesine çıkıp, bu benim diyor, diğer çocukların binmesine bozuluyor..Geçen gün kitapçıda, tüm kitapları sahiplenmişti mesela..:))

4.Oyuncaklarıyla hala uzun oynamıyor ama tek oyuncakla oynama süresi uzadı, kendi başına oynamasına teşvik etmeye çalışsam da sürekli oyun kurucu olarak ya  anne ya da babayı istiyor..

5.Bana bağımlı gibi, tuvalete bile benimle girmek istiyor..Banyomu o uyurken yapıyorum, çünkü banyonun kapısına dayanıp yumrukluyor..Ağlayıp beni çıkarmak istiyor..Bakıcı , baba ve evdeki diğer kişiler onun için ikinci planda..Her durumda önce anneyi bir deniyor..Her türlü ihtiyacın anne tarafından karşılanmasını bekliyor..

6.Uykuya geçiş sürecimiz çok uzadı..Önce çeşit çeşit kitap okuyoruz..(Yaklaşık 7-8 adet) Sonra ışıkları kapatıp,uydurmasyon hikayeler..Neredeyse bir saate yakın karanlık bir odada oturup, kendi kendine uykuya dalmasını bekliyorum..Bu sırada benim de uykum geliyor ve bazen uyuyorum..Tabi saat genelde 23:00 olmuş oluyor..Eskiden 21:30 da uyuyordu, emzirerek uyutmak kolaydı kısacası..Aslında bu konuda suç biraz benim sanırım çünkü baştan beri hep emzirerek uyutmuştum, kolayıma öyle gelmişti..Şimdi olsa yine öyle yaparım orası kesin..:))

7.Yemek konusunda hala çok seçici belirli yediği şeyler dışında sebze ve değişik şeylerin tadına asla bakmıyor..İnat burada da söz konusu..Genelde T.Vde bir şeyler seyrederken yemek yiyor..Daha doğrusu daha iyi yiyor..Bu alışkanlık da çok kötü biliyorum ama sırf yesin de nasıl olursa olsun diye fazla bir şey diyemiyorum..

8.Konuşma konusunda epey yol kat ettik, derdini anlatacak kadar konuşuyor, eskiye göre bu durum özellikle beni çok rahatlattı..Öfke nöbetlerinin çoğu derdini anlatamamaktandı..Şimdi en azından bir kısmını anlattığı için daha rahat atlatıyoruz..

9.Şarkılara ve tekerlemelere takmış durumda, en sevdiği Ali Baba'nın çiftliği..Uzun uzun söylemese de şarkı söylemesi çok tatlı..Minicik bir bebeğin şarkı söyleyen bir çocuğa dönüşmesini seyretmek paha biçilemez..

10.Bulunduğu ortamdan ayrılmak istemiyor..Mesela evdeyken dışarı çıkmıycam diyor, dışarıdayken eve gitmiycem diyor..Geçen gün bir arkadaşının doğum gününe götürelim dedik, yarım saat boyunca kıyafetlerini giydirmek için uğraştık..Gitmek istemedi ,ağladı..Doğum gününe gidince salona girmek istemedi  ilk yarım saat ..Sonra da geri eve gelmek istemedi..
Resimde doğum gününün yapıldığı salona girmek istemeyen Beril'i ve onu ikna etmeye çalışan babasını görüyorsunuz..:)

12 Ekim 2011 Çarşamba

Gri Hava ve Sıcak çay

Dün akşam üzeri Ankara'da fırtına vardı, inanılmaz büyüklükte dolular yağdı..Neredeyse orta boydaki mor erikler kadar..Bu esnada çakan şimşeklerden odaların içleri aydınlanıyordu..
Tabi bu havalara ne eşlik eder, boğaz ağrısı..Özellikle benim gibi sürekli bir faranjit sıkıntınız varsa, işte bu yazacağım çay tarifi tam size göre..
Öncelikle çiçek ıhlamurları güzelce demliğin süzgecinde yıkıyoruz ve tozlarından arındırıyoruz....Sonra içlerine tane karabiber ve bir adet karanfil koyuyoruz..Kuşburnu beş adet koyuyorum , bu sayı arttırılabilir ama o zaman daha çok kuşburnu çayı içiyor gibi hissedebilirsiniz...Sonrasında toz zencefilden birazcık ve çubuk tarçın..Geçen sene çubuk vanilya da koyuyordum bazen, o da güzel bir aroma veriyor..Bu karışımı bir kez daha suyun altında iyice yıkıyoruz...Sonrasında demlemeye bırakıyoruz..
İsteğe göre limon ve balla servis yapıyoruz..Hem tadı, güzel hem de kokusu..Şifa olması dileğiyle..

10 Ekim 2011 Pazartesi

2 Yaş Çocuğunu Evde Oyalama Oyunları


Geçen posttan sonra  internette biraz araştırma yaptım, evdeki mevcutlarla hangi aktiviteleri yapabiliriz diye..Özellikle Füsun ve Defne'nin bloğundan birkaç şey Beril'in epey ilgisini çekti..Fotoğraflayıp hem sizlerle paylaşayım hem de ona hatıra kalsın istedim.

Evet ilki oyun hamurundan kirpi yapmak..2 yaş çocukları genelde hayvanlara meraklı olduklarından belki diğer hayvanlar da denenebilir ama kürdanlarla yapılan kirpi özellikle uzun sürdüğü için gayet keyifli bir aktivite..Kirpinin okları söküldükten sonra tekrar aynı yerlere takmaya çalışıyorlar, bu da onları bir süre daha oyalıyor..Bu aktivite sırasında çocukları yalnız bırakmamak gerekiyor, hatırlatayım..
İkinci aktivitemiz oyun hamurundan ekmek kesme oyunu, ya da havuç vs de olabilir isteğe göre..Eski bir kredi kartı, bıçak oluyor..Kesme becerilerini geliştiren bir oyun..
Üçüncü oyunumuz top yuvarlamaca..Değişik ebatlarda toplar alınarak küvetin ya da büyükçe bir leğenin içinde bir o yana bir yana yuvarlanıyor..Ne işe yarıyor, neye yarıyor bilemem ama inanın hoşlarına gidiyor, hatta daha çok topunuz  varsa daha da eğlenceli olabilir..En sonunda onlar da muhtemelen küvete girip, toplarla yatmaya karar vereceklerdir..

5 Ekim 2011 Çarşamba

Aktivite Arayanlara Bir Öneri

Malumunuz çocukları evde oyalamak çok zor, hele ki yaklaşan kış aylarında evde ne yapacaklar bilemiyorum..Bugün akşam kırtasiyede rastladığım çiçek şeklindeki süngerimsi stickerlar bana bu konuda biraz ilham verdi..Eve döndüğümde uykudan yeni uyanan ve genelde hiç bir aktiviteyle mutlu olmayan Beril'i gayet oyaladı..Önce renklerine göre ayırdık, sonra üst üste koyarak çiçek desenleri elde ettik..Sonra resim defterine tek tek yapıştırdık..Bu kısmı Beril yaptı ve çok hoşlandı..Özellikle arkasındaki yapışkanları açmaya çalışması ve çıkan kısımları çöp yaptığımız kaba ayırması uzun vaktini aldı.(Ki bu pek nadirdir.)Hepsinin yapışkan kısımlarını açamasa da yapıştırma kısmı çok hoşuna gittiği için sabırla hepsini denedi..En sonunda çiçeklere yaprak çizerek biraz daha oyalandık..Hatta akşam yemeği sonrası bile çiçeklerle oynamak istedi..Babası geldiğindeyse yaptığı resmi göstererek mutlu oldu.


Eminim bu bloğu okuyan çocuksuz okurlarım varsa ne saçma bir konu yazmış olduğumu düşüneceklerdir..Hatta kendileri akşam sinema planları yaparken okuyorlarsa, bizim ne basit işlerle uğraştığımızı da düşünebilirler.Bundan 2,5 sene önce olsa ben de böyle düşünürdüm ..Ama bir insanın çocuğu olunca ve onu uzun süre oyalayan bir aktivite de bulunca diğer annelerle paylaşmadan edemiyor dostlar..

Şimdi de sözüm sevgili annelere, eğer varsa sizin de favori aktiviteleriniz ,lütfen paylaşın..Kış öncesi çok makbule geçer..

2 Ekim 2011 Pazar

Sıkı Dostlar

Beril ile Peri' nin maceralarını bloğun eski takipçileri hatırlayacaktır..Hatırlamayanlar için şuraya ve şuraya tık..
Her hafta konuşup, bin türlü plan yapıp, bir türlü denk gelemediğimiz Berna' yla sonunda şeytanın bacağını kırdık ..Aynı şehirlerde olup bu kadar uğraşıp yine de buluşma ayarlayamayan bir tek biz varız herhalde..Bu sefer söz verdik , daha sık görüşelim diye..Bakalım, inşallah..
Neyse efendim, Beril ve Peri öncelerde pek birlikte oynamazdı..Genelde oyuncak kavgaları olurdu..Biz yine aynı şeyler olacak diye beklerken, gayet güzel anlaştılar..Beril Peri'nin oyuncaklarını görüp, her birine ayrı ilgiyle baktı..İkisi de çat pat kendi aralarında konuştular..Biz de ilk defa onlar oynarken çaylarımızı rahatça içtik..Hatta masa hazırlanırken ve ikisi salonda yalnızken, kendimiz için hazırladığımız sofraya karşılıklı oturmuş, önlerindeki tabaklara birer börek koymuş, keyifle yerlerken yakaladık onları..O anın resmi olsa kesinlikle koyacaktım ama gülmekten çekemedim..Normalde yemek yediremediğimiz çocukların kendi istek ve arzularıyla sofraya oturup bir şeyler yemesi gözlerimizi yaşarttı bir yandan..
Berna'nın hazırladığı muhteşem sofranın ancak sonun çekebildim, malum öncesinde talan edilmişti zaten..:)
Gün sonunda ayrılık vakti geldiğinde, evet akşam olmuş artık eve gidelim dediğimizde, Beril şöyle dedi:'' Ben akşam sevmiyorum, sabah olsun..''Asansördeyken arkamızdan Peri'nin de ağlama sesi duyuldu demek ki afacan dostlar, sıkı dostlara dönüşmüştü..

23 Eylül 2011 Cuma

Okullar Açıldı Bölüm 2

Evet efendim önceki yazımda bahsettiğim gibi..O senenin  üniversite birincisi, bir arkadaşımız olmuştu..Ve bunun bize tek getirisi, bir üniversite birincisinin özelliklerini öğrenme şansını elde etmemizdi..Bahsettiğimiz çocuk gayet sıradan ama bir o kadar da çalışkandı..Zeka olarak bir fazlalığı olduğunu hiç zannetmiyorum..Ama çok çalışkan olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim..Hatta hayatının ders çalışmak olduğunu ve son derece antisosyal olduğunu da söyleyebilirim..Saçları Eistein'nınkiyle yarışırdı, çünkü berberde kaybedecek zamanı yoktu..Hatta dershanenin 7. kattaki sınıflarına merdivenle çıkarken bile bir şeyler okurdu..Bu zaman bile çok kıymetliydi onun için...Biz de çalışıyorduk ama o kadar değil..Ama sanırım en büyük farkı anne ve babasıydı..Özellikle babasını iyi tanırdım, çünkü okuldaki  fizik öğretmenimizdi..Öncelikle çok hırslıydı ve bizi  yarış atlarına benzetirdi..Sınıftaki kızların, erkek arkadaşları olmasına kızardı..Buna ahlaki değerlerden kızdığını sanmayın..Lise son sınıf öğrencilerinin bir erkek arkadaşla dolaşarak zaman kaybetmesine kızıyordu sadece..
Aslında başarı takıntısı vardı da diyebiliriz..Belki çocuğu en iyi yeri, kazandı ama ne kadar mutlu oldu onu pek bilemiyorum..Sorgulamak bana düşmez..
Fakat bir çocuğun sosyal hayatını sıfırlayarak, onu yarış atına dönüştürerek, bu işi yapmanın doğru olmadığını düşünüyorum..
Tabi bizim çocuklarımız da o aşamalara gelince belki bakış açımız çok değişebilir ama o yollardan geçerken, böyle bir baskı inanın çocukların hoşuna gitmiyor..
Genelde çocuk yetiştirmeye başladığım şu kısacık iki yılda bile o kadar çok tükürdüğüm şeyi yaladım ki, kesinlikle de büyük konuşmak istemiyorum..
Diyeceksin ki neden yazdın bu yazıyı o zaman? Şundan yazdım, gün olur ilerde bunları okuyacak olursam, kendime bir uyarı kalsın istedim..Bir de korktum, daha çocukları iki yaşında bile olmayan insanların , çocuklarına öğretmeye çalıştıkları şeylerden..Evet biz de yeri geliyor bu akıma ucundan kıyısından kapılıyoruz ama onlar daha küçücük çocuklar..Bırakalım çocukluklarını yaşasınlar...Her şey zamanında güzel..

21 Eylül 2011 Çarşamba

Okullar Açıldı Bölüm 1

Üniversite sınavına hazırlandığımız yıllarda gittiğimiz dershane, her senenin kazananlarını sene sonunda binasına astığı kocaman bir afişle ilan ederdi..O senelerde cep telefonu, facebook falan olmadığından heyecanla gidip okurduk, hangi arkadaşımız nereyi kazanmış diye..Tabi bir yandan da sınava gireceğimiz zamanlar yaklaştıkça, heyecanlanır ve adımızın yazılacağı günleri iple çekerdik..Sonunda hepimiz iyi, kötü bir yerleri kazandık ve gittik dershanemize listelere bakmaya..Bir de ne görelim, o yılın Türkiye birincisi bizim dershaneden çıktığı için, kocaman afişe bir tek onu yazmışlar, gerisi yani biz önemsenmemişiz..Kısacası bizim ismimiz hiç yazılmadı o afişe..O çocuk arkadaşımız olduğu halde, biz son derece bozulmuştuk bu duruma tahmin edeceğiniz gibi..

Tabi dershane yönetimini de şimdilerde anlıyorum, onlar da  tarihlerinde ilk  kez elde ettikleri bu başarıyı göstermek, başka söze gerek yok demek istemişlerdi muhtemelen..
Şimdi ben bunu size neden anlattım..Bu da bir sonraki yazımda gelecek..Bekleyin meraklananın sevgili okur...

14 Eylül 2011 Çarşamba

Ümit Dolu Bir Söz

Bir yer var hayatta..
Bir pencere..
Biz genelde hep o pencerenin dışında oluyoruz ve o pencerenin içine bakmak istemiyoruz..
Ne zamanki hasta olsak, mesela basit bir grip, pencereden bakıyoruz ve gördüğümüz hayat çok başka..

Nefes almak bile ne zor iş aslında, gece yatınca burnu tıkalı uyumak ya da.
Kulak ağrısı hiç yaşadınız mı? Ağlatabilir  koca bir adamı.
Ya da ağrıyan bir yirmi yaş dişi, sabahı sabah ettirir insana..

Aslında anlatmak istediğim ağrıyan bir diş ya da geçici bir grip değil..
Biz o pencereden bakarken biliyoruz ki geçecek bunlar..
Diş çekilecek, grip bir haftada düzelecek..
Ama kanser hastaları için öyle değil..
Ne zaman biteceği bell olmayan bir hastalık onlarınki..
Hiç geçmeyecek bir grip olduğunuzu öğrenmek gibi ..

Bugün  yine bir kanser hastanesindeydim ve koridorlarda gördüm ki, kanser değil onları öldüren..
Ümitsizlik..
Geçmeyeceğini düşündükleri hastalıkları.
Aslında grip gibi görebilseler, belki iyileşecekler ama öyle görebilmeleri öyle  zor ki...
Ümit lazım onlara ve büyük bir destek..

Geçen gün gazetede ünlü bir onkologla röportaj yapmış Ayşe Arman ve akciğer kanserinin bilmem ne kadar ümitsiz ve yakalanan hastaların % 5 olasılıkla yaşadığını falan yazmış..Acaba hiç mi düşünmüyor bu gazeteciler, akciğer kanseri olan birileri de okuyor bu gazeteleri ve o ümit onların gözlerinden işte tam da bu nedenden siliniyor..
Onlara sorsalar halkı bilinçlendirmek için yazdık derler..Sigara paketlerine dikkat ölürsünüz yazmak gibi bir şey..

Bir de bu olasılıkları benim kafam almıyor.. Pankreas kanseri olup, kurtulan gördüm ben ey ahali..
Bunların kararları çok farklı yerden veriliyor..Kısacası bir insana bir tanı koyup, ömür biçmek nasıl bir iştir anlamış değilim..Olsa olsa umudunu kırıp,ümitsizliğe sevk etmektir..Tamam önceki vakalardan neyin ne olacağı az çok bellidir ama bu bir matematik işlemi de değildir..Yani hayatta neyin kesinliği var ki bunun olsun..

Bu yazdıklarımdan annemin durumunu kötü zannetmeyin, ben orada gördüğüm tüm hastalar adına yazıyorum bunları..Çünkü belki bu yazıyı okuyacak bir kişi bir kanser hastasına ümit dolu bir söz söyler..O da bana yeter..

8 Eylül 2011 Perşembe

Parmak Boyası



Erken mi denesek mi acaba derken, baktık bizimki çok sevdi..Epey de oyalandı..Tavsiye olunur..Tabi sonrasında güzel bir banyo ile beraber..

6 Eylül 2011 Salı

Geçen Bayramın Ardından

 Çok severim çarşı , pazar gezmeyi..Bir şey almasam da sadece bakınmak bile iyi gelir bana..Bu sefer de sizler için resimledim bir kaç ufak detayı..Resimlere tıkladığınızda daha büyük hallerini de görebilirsiniz..





Related Posts with Thumbnails