26 Nisan 2011 Salı

Afacan Dostlar

İşte karşınızda Beril'le Peri..
Namı diğer afacan dostlar..
Geçen hafta buluşup, kah birlikte, kah ayrı ayrı oynadılar..
Oyunun başında Beril, Peri geldiği için sevinçten deliye dönmüştü..
Tabi sonrasında hiç oynamadığı, hatta dönüp yüzüne bakılmayan oyuncaklar birden kıymetlendi ..
Zaman zaman oyuncak krizleri yaşandı ama Allah'tan fazla uzamadı..

Tv karşısında mama sefası yaptılar..
Altlarına serilen kocaman bir çarşaf sayesinde gönüllerince yediler, içtiler, döktüler..
Birbirlerinin yediklerinin bile tadına baktılar..
İkisi de çok şekerdi..

Ne zamandır görüşemeyen iki anne, iki eski arkadaş , ne konuştularsa bu arada konuştular zaten..
Günün bombası ise çocuklara tuvalet eğitimi için bir kitap okumaya çalışan beni, sadece Peri'nin annesinin dinliyor olmasıydı..:))
Bizim afacan dostlar o sırada lazımlığın içine ayaklarını sokup, lazımlığın içinde ayakta dikilme oyunu oynuyor ve yan gözle bize bakıp ''Deli mi ne bu kadınlar ?'' diyorlardı..

7 Nisan 2011 Perşembe

Psikoterapi

Baba olmak..
Zor tarafları hiç mi yok? Elbette var..
Ama sanki eski hayatlarından çok da farklı değil..
Belki sabah işe gitmeden oynanan bir kaç oyun..
Bazen gece, anne kalkarken duyulan ağlama sesleriyle uykunun bölünmesi..

Yanlış anlaşılmasın benim eşim ilgisiz bir baba değildir.. Ama babalık misyonu (en azından ilk 20 ay için bunu rahatlıkla söyleyebilirim ki) annelik kadar zor değil..Hele de bebeğini anne sütüyle besleyen ve biberonla beslenmeyi kabul etmeyen anneler ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaktır..

İlk doğduğunda zaten bebek annenin bir parçası ve yapışık yaşanıyor..Aman emsin, anne sütü şifadır diyip, iki saatte bir emzirdik..Tabi memeye alışan kuzu, asla biberon istemedi..Bu da annenin iki saatten uzun evden ayrı kalmaması demek oluyordu..Zaten gazı çıktı mı, uyudu mu derken bir saat de öyle geçiyordu..Hele Beril ilk bir yaş boyunca sürekli kusan bir bebekti..Kısaca sık sık üst baş değişimi vs.derken zaman geçiyordu..

Bu süreler boyunca ben hep ilerde bitecek nasılsa diyordum..Fakat azalmayı bırakın aklı erdikçe anneden ayrılmamayı bir misyon kabul etti..Evet babayı özlüyor, hatta gelme saatlerine yakın ''Baba baba '' diye sayıklıyor ama bazen babası o uyuduktan sonra geliyor ve onsuz da gece uykusuna gayet rahat yatabiliyor..

Anne için ise işler çok farklı..Annem ameliyat olduğu gece haricinde bir gece bile bensiz uyumayı denemedi..
Alışsın diye ne uğraştık..Babasına verdim kaç gece uyutsun diye ama yok..Herhalde uyutabildiği gece sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

Gece kalktığında da (hala kalkıyor ne yazık ki) sadece beni istiyor..Babası yanına gitse onun kucağına gelmiyor mesela..Yatağın içinde ağlayıp, kaçıyor..Zaten ne zaman uyansa ''Anne , anne''diye bağırıyor..
Mesela gündüz uykularından kalktığında da bakıcıya da aynısını yaptığını biliyorum..İlla annem gelsin o alsın beni yataktan şeklinde bir durum..

Son zamanlarda özellikle anneye yapışma durmumuz son safhada..Her yere benimle gitmek istiyor..Altını anne değiştirsin, yemeği anne yedirsin, anne uyutsun, anne oynasın, vs..

Genellikle ben de severek ve isteyerek yapıyorum tüm bunları ama bazı zamanlar da iş çığırından çıkıyor..Tüm akşamı başbaşa geçiriyoruz mesela..Gece kalkıyor, ben de kalkıyorum ama sabah saat 06:30'da kalkıp yine oynamaya başlıyor..Ve istiyor ki anneyle oynasın..Tabi bu sırada anne gözünü dahi açamaycak bir halde ve biraz da babanla oynayın kızım diyor..Ama ne mümkün babayla oynanan iki oyun sonrası anne yine aklına düşüyor..Odanın kapısına dayanıp, başlıyor bağırmaya sonra da ağlamaya''Anne Anne''..Anne  dayanamıyor tabi alıyor kuzusunu yanına..

Bu ne zamandır böyle..Zombi gibi gezen bir anne, tuvalete bile annesiyle gitmeye çabalayan bir Beril..

Yanlış anlaşılmasın bunlardan çok da şikayetçi değilim..Aksine size çok aşık biri var hayatınızda..Üstelik siz de ona çok aşıksınız..Yabancı birilerinin yanında kafasını boynunuza soktuğunda içten içe mutlu bile oluyorsunuz ama aşk böyle bir şey işte..Bazen zor oluyor..

Ben de ona çaktırmak istemediklerimi blogda yazıp , rahatlıyorum..Bir çeşit psikoterapi belki..En iyi tanıdıklarıma anlatamadıklarımı, hiç tanımadıklarıma anlatmak..

Ve çoğunun anne olduğunu bilip, bunları yaşadıklarını ve seni yargılamayacaklarını düşünüp, sevinmek...

2 Nisan 2011 Cumartesi

Yağmurlu Bir İlkbahar Günü



Yağmur sonrası çiçeklerdeki damlacıklar nasıl mutlu ediyorsunuz beni anlatamam..



(Resimlerin daha büyük halleri için üstelerine tık tık..)

1 Nisan 2011 Cuma

Terrible Two Hoşgeldin !!

Terrible two hoşgeldin biz de seni bekliyorduk..
Ama hazırlıklıydık ne yalan söyleyeyim..
Biraz duymuş, biraz okumuştuk..
Bazen zor oluyorsun biliyorsun, değil mi?
Hep sanıyorlar ki iki yaşında başlar senin durumlar..
Yok öyle değilmiş, daha erken 18 ayda gelmeye başladı ilk sinyaller..
Sürekli bir inat ve itiraz durumu vardı..
Şimdiyse ilk kelime hep ''Yok..''
''Evet'' e hasret kaldık ..


Uykusu gelir, uyumaz..
Banyodan çıkalım dersin, çıkmaz..
Giyinelim dersin, giydirmez..
Altını bağlayalım dersin, bağlatmaz..
Oturağa oturalım dersin, oturmaz..
Şunu yiyelim dersin, yemez..
Parka gidelim dersin, çıkmaz..
Parktan gelelim eve dersin gelmez..
Dışarıdan eve sokmak başlı başına bir iş mesela..

Geçen gün örneğin bebek arabasına binmemek için bakıcısıyla kavgaya tutuşup, kafa üstü betona düştü..
Yüzü,gözü şişti yavrucağın..
Yani terrible two, en çok çocuğum çekiyor senden..Fiziksel zarar vermeye başladın..

Tamam, biliyorum geçici bir süreç bu seninki ama lütfen abartma..
Ne de olsa misafirsin bizim evde, çocuğumun içinde bir süre yaşayacaksın ama çok da uzun kalma..
Ne yalan söyleyeyim pek sevemedik biz seni...

Sonra okuduklarımdan aklımda kalanlar dedi ki kulağıma:
''Bu çocuk, birey olma yolunda ilerliyor..
Yaptıklarını kabul ettirme, itiraz ederek kendi benliğini ispatlama çabasında..
Doğal bir süreç, boşuna erken ergenlik safhası denmiyor..
Bu kadar bilim insanı bir safsata olsaydı bunca kitap yazar mıydı?''

Tamam o zaman  diyorum kendi kendime..
Geçecek, geçecek..
Biraz sakinlik, biraz sabır..
Allah sağlık versin de bu da gelir , bu da geçer..
Related Posts with Thumbnails