26 Mayıs 2012 Cumartesi

Boş Vakitler



 Özlüyorum ...Her gün blog okumayı, dostların, çocukların doğum günlerini takip etmeyi..Beril'le daha uzun zamanlar geçirmeyi..Yatmadan sevdiğim bir kitabı okumayı..İstediğim kadar uyumayı..Bir yerlere yetişme telaşı içinde olmadan ya da yandan çeken, ağlayan bir çocuk olmadan alışveriş yapabilmeyi...Bir Hande daha olsa, aramızda anlaşsak işleri bölüşsek  iyi olacak..Ben tüm gün bir yerlere yetişmeye çalışırken, bir hanım dikkatimi çekiyor.
Yan apartmanın bahçesinde oturuyor kendisi.Sürekli  ne zaman geçsem (sabah 07: 40- akşam 18: 00) aynı sandalyede oturup kahve, çay ve değişik sıvılar tüketiyor.Hafta sonları öğlen saatlerinde de rastladım kendisine aynı yerde..Yağmur da yağsa hatta sağanak, içeri girmiyor kesinlikle..Bazen arkadaşları oluyor, bazen yalnız..Diyorum ki bu nasıl bir hayat..Nasıl bir boş vakit..Hadi akşamı anlarım da sabahın o saatinde ayrı bir tebrik gerektiren bir durum..Çünkü ben zar zor kalkıp giderken, o hanım aksatmadan çayını yapmış, etrafa bakınıyor..Özeniyorum sanmayın..Özlediğim çok şey olsa da öyle boş bir hayat istemem..Yine de böylesi iyi teşekkür ederim..

8 Mayıs 2012 Salı

Bahar Geldi


                                                          Bahar geldi güzel oldu..
                                                       Baharı sevmeyen var mı ki?

26 Nisan 2012 Perşembe

Bizden Haberler..


Bizleri unutmayıp, iyi misin diye mesaj bırakan çok sevgili dostlarım ,
Hepinize teşekkürler, iyiyiz çok şükür ama bırakın yazı yazmayı yüzümü zor yıkıyorum..Günün saatleri malesef bizim programa yetişmiyor, bir şeyler mutlaka eksik kalıyor.. Sabah 08.00de başlayan klinik saatleri ve gece uyumayan bir Beril tahmin edersiniz ki bünyemde enterasan etkiler yaratıyor. Mesela dün gece 05.15 te uyanıp, bir süre benim uykumu kaçırdıktan sonra kendisi tekrar uyuyan Beril, 06.30'da tekrar kalkmayı uygun gördü..Zaten 07.00'de çalacak olan saate o kadar çok bakmıştım ki , artık kalkmak gerek diye düşündüm.Tabi hal böyle olunca beni ayakta 2 bardak kahve ancak tutar oldu, korkarım ki günlük dozum giderek artıyor.

Neyse efendim ben girmeyeli blooger ara yüzü değişmiş, bir sürü yayınlanmamış yorum birikmiş, daha ilginci blogger kullanıcı şifremi unutmuşum..Kısacası yorumları yaynlanmayan sevgili dostlar şaşırmasın..Doktoraya kurban gitti blog ..Sadece blog mu derseniz tabi ki hayır..Her türlü anlamda birinci sene asistanı olmanın verdiği dayanılmaz şahanelik sebebiyle genel hayatım değişti diyebilirim..Ama olsun, tamamen kendim kaşındım..

6 Mart 2012 Salı

Kuğu ve Ben

Bazen kendimden şüpheye düşüyorum..
Neden mi? 32 yaşında doktoraya başladığım için..Hem de öyle gitsen de olur gitmesen de olur bir doktora programı değil..Sabah 08:00-akşam 17:00 bir fiil klinik hastası bakılarak yapılan bir doktora..Akşam makale hazırla, tercüme yap, ders çalış.Tüm hafta sonu anatomi  çalış..Kısacası bu yaştan sonra ve 2.5 yaşında bir çocukla nasıl olacak bilemiyorum..
İşte bu yüzden blog seni boşlayabilirim, kusura bakma..Kimselerin bloğunu da takip edemiyorum ve yorum bırakamıyorum onlar da lütfen kusura bakmasın..
Zaten şunu da idrak ettim ki, insan ne süper anne, ne de süper çalışan olabiliyor.Hele ki süper blogger olmam içlerinde en zoru bundan sonra..:)
Ama hayatta her şey zor, hem de herkes için..Sadece insanlar için de değil mesela kuğular için de..Birazdan göreceğiniz resim geçen hafta Kuğulu Park'ta çekildi..Buzda yüzmeye çalışan kuğuların da işi oldukça zor o kesin..

1 Şubat 2012 Çarşamba

2,5 Yaşında Beril Hanım

Serinin ilk yazısı için linke tıklayınız..:  Buçuk Yaşında Beril Hanım

Evet efendim Beril Hanım 30 aylık kocaman bir bebek oldu, ya da 2.5 yaşında bir küçük çocuk..Artık hangisini seçerseniz..
Çünkü bazı davranışlarıyla büyük bir çocuk, bazı davranışlarıysa tam bir bebek..
Hala gece uyutulmayı bekliyor..Sütü biberonla içiyor..Beze kaka yapıyor..
Ama bir yandan da oturup bizi şaşırtan cümleler kuruyor, hemen her konuşulanı anlıyor..Çoğu şeyi çok net hatırlayıp, birkaç gün sonra bile o olaydan bahsediyor..Bazen de alehimize delil olarak kullanıyor..:))
En çok neden diyor..Sanırım Ne ? Neden? dönemine giriyoruz, çünkü çizgi film izlerken bile her şeyi soruyor..Çizgi film tercihlerimiz de yavaştan değişiyor.. Calliou ve Peppe hala gündemde ama mesela Şirinler'i de bu ara çok seviyor..Hatta Kinder bir ara Şirinler'i veriyordu, neredeyse hepsini aldık..En çok da Şirine çıkınca sevindik..Gargamel'e de sevindik, onu da belirtmeden geçmeyeyim, onsuz oyunun tadı çıkmıyordu..Şimdi Şirinler çorbası yapmaya çalışan Gargamel'in elinden Şirinler'i kurtarmak en büyük zevkimiz..:))

İnat ve ısrar tam gaz devam..Ama konuşup, derdini anlatabilmek, kesinlikle 2 yaş sendromunu hafifleten bir etken..Bazen yine de istediklerini ağlayarak yaptırmanın peşinde..Krizlerin sayısı azaldı ama şiddeti arttı diyelim..

Ama güzel oyunlar bulup, ilgisini başka yönlere çekersek, yemek yemesi için ısrar etmezsek, istediği zaman uyumasına göz yumarsak, bizi çok seviyor..Gelip sarılıyor ve seni çok seviyorum annecim diyor..İşte bu da her şeye değiyor..
not: Resimde çikolataya bulanmış 2.5 yaşında bir Beri hanım görmektesiniz..
Related Posts with Thumbnails