31 Aralık 2010 Cuma

2011 Hoşgeldin

Hoşgeldin 2011,  iyi ki geldin..
Yeni başlangıçlara hepimizin ihtiyacı vardı..
Ne yalan söyleyeyim 2010' u pek de sevemedik..Özellikle son bölümünü..
İnşallah 2011 hep güzel hatırlanacak yıllardan olur..
Hepimize sağlık dolu, mutluluktan havalarda uçacağımız, hep iyi dostlarla olacağımız güzel bir yıl diliyorum..

29 Aralık 2010 Çarşamba

Hayal

''Küçük bir Ege  kasabasında, bir yaz akşam üstü..
Güneş batmak üzere, denizden hafif bir rüzgar esiyor..
Deniz kokusu mis gibi, insan içine çektikçe mutlu oluyor..
Sahil boyu güzel bir yürüyüş yapıyoruz, Beril  pusette uyumuş..
Herkes mutlu sağlıklı, herkes iyileşmiş , iyi olmuş..

Düşünecek sadece tek bir şey var, denizin sesi..
Dalga çıkmış akşam üstü ama deniz yine de masmavi..
Seyyar satıcılar gelmiş, incik boncuk satıyorlar..
Herkes telaşsızca dolaşıyor, keyifle..
Sahil boyunda eski yazlıklar sıralanmış, hepsi ayrı bir zevki yansıtan..
Kiminin boyası dökülmüş, kimi daha bu sene yenilenmiş..
Hepsi ayrı birer hikaye anlatıyor sanki..
Bahçelerinde insanlar oturuyor , yavaştan akşam yemeği için mangal yakmaya başlamış bazıları..
Ama tek bildiğim bu görüntüde bu yazlıkların çok güzel bir dekor olduğu..
Huzur, tek hissettiğim bu ..''

Bu da nereden çıktı diyeceksiniz bu soğuk havada.
Ben böyle soğuk günlerde, genelde yılbaşı  arifesinde özlerim yazı ve denizi..
Kendimi görmek istediğim yer..
Ya da yeni yıl dileği de olabilir adı..

Ali Büyüdü Sünnet Bile Oldu..

Güzel kuzumuz Ali'nin sünneti vardı geçen haftasonu..
Henüz 6 aylık kendisi, Beril'in en sevdiği bebeklerden..
Bizim komşumuz kendisi..
Az bir zaman sonra taşınacak olmaları çok üzüyor bizi..
Keşke biraz yakına taşınıyor olsalardı diyoruz ama epey uzağa gidiyorlar..
Beril de eminim çok üzülecek ama ne yapalım..

Hayırlı ve uğurlu olsun diyoruz..
Kuzularıyla birlikte, güzel ve mutlu bir ömür diliyoruz..

25 Aralık 2010 Cumartesi

Sabır

Sabır, her şeyin başı bu..
Ne klişe söz değil mi?
Ama öyleymiş, anladım ..
Gösterildi bana..

Her şey sanki bizim başımıza geliyor niye oluyor diye düşünür ya bazen insan..
İnsanoğlu , beşer şaşar hesabı...Bir dönem geldi bana da, ağladım hatta..

Ama yok sabretmek gerekmiş..
Yeterince sabredince karşısına öyle örnekler çıkıyormuş ki '' Bu da neymiş ki? Bizimkide dert miymiş?'' diyormuşsun..Ama hepsi sırayla, tek tek, sabırla çıkıyormuş karşına bu örneklerin..
Bakınız önceki yazım Sarp kuzusu.. Ne büyük sınav, ne zorlu bir yol..Allah yardımcıları olsun..


Bir başka  arkadaşımın annesi de kanserle mücadele ediyor, çok az vakti kalmış..Daha önce görülen vakalar çok hızlı kaybedilmiş,o da ha bire internetten okuyup,üzülmüş de üzülmüş..(3-4 ay gibi bir süreden bahsediliyor bu arada)..Hiç bir tedavi kemo-radyoterapi işe yaramıyormuş...
O çok üzgün, hem de çok..

O ilk şok çok zor oluyor, ama sonra hayat düzeltiyor kendini..
Derdi veren Allah sabırını da veriyor yavaş yavaş..
Almak istersen tabi..
Zorla bir şey yok..
Ama o ilk an çok vurucu kabul, dedim ya elden bir şey gelmez, elbet akacak birkaç damla yaş..
Sabır diliyorum ona bu gece, bizlere de tabi bol bol..

Benim annem de kurtulmuş değil henüz..
Ama biz zor dönemeci geçirdik gibi geliyor bana..
Hani derler ya teşhis tedavinin yarısıdır..
Yok öyle değil, kabullenip önünü görebilmekmiş yarısı..
En azından bana şimdilik öyle geliyor..
Biliyorum bu yazıyı annem okuyacak ve muhtemelen ağlayacak..
Anne ne olur ağlama artık, bak önümüz aydınlık..

21 Aralık 2010 Salı

Sarp'a Dair

Bir minik bebek Sarp, bir minik melek.
Amansız , dermansız bir hastalık bulmuş onu..
Hem de adı hiç duyulmamış ancak kitaplarda yazan Canavan Hastalığı..
Bu yaşına rağmen neler yaşamış, hele ailesi..
Çok büyük ve zorlu bir sınav..Bizimkiler yanında hiç kalır..

Onlara destek adına sitelerini lütfen ziyaret edin, eğer blogunuz varsa lütfen siz de paylaşın..
http://www.sarpadair.org
Ne kadar insan onlardan haberdar olursa, o kadar da çok destek bulacaklardır..

Bu pazar Ankara'da bir kermes düzenleniyor Sarp adına..Aşağıda davetiyesini bulacaksınız..
Katılamasak bile 5 liralık biletlerinden alsak ne güzel olur..
Bilgi için:
bilgi@sarpadair.org

20 Aralık 2010 Pazartesi

Oyuncak Dezenfeksiyonu

Rota virüs sonrası oyuncak dezenfeksiyonu olayını çok şükür geçen hafta başarıyla atlattık..
Çünkü bu virüs oyuncaklar üzerinde 3-4 ay kadar canlı kalabiliyormuş..Çocuk tekrar bu virüsten hasta olabiliyormuş..
Öncelikle çok fazla girintili çıkıntılı olan oyuncakları hele de çok pahalı olmayan gruptan olan plastik hayvan vs. gibi olanları mecburen attık.Daha büyük ve atmaya kıyamacağımız oyuncakları el-vücut dezentektanıyla iyice silip,duruladım..Bir süre için dolap üstelerine inzivaya çekildiler..
Yine ufak olan ve fakat yine atmaya kıyamadığımız Beril'in gönül bağıyla bağlı olduğu oyuncakları özel hazırlanmış dezenfektanlı suda beklettim.
Yıkanabilenleri makinada, yıkanamayanları elde yine dezentektan ilaveli deterjanlı sularla temizledim..
Mobilyaları da aynı suyla iyice silip,tüm çarşaf ve kıyafetleri yüksek derecede yıkadım..
Tüm ev baştan aşağıya temizlendi, halılar silindi..
Gün sonunda ellerimde dezenfektanı fazla kullanmaktan oluşan yaralar vardı ama büyük bir de iç huzur..
Demek ki neymiş deri dezenfektanı da olsa mutlaka eldiven takmak gerekirmiş..

16 Aralık 2010 Perşembe

Sini Börek

Börek sever misiniz bilmem..
Biz severiz..Hele eşim bayılır..Her hafta değişik bir çeşidini yapmaya çalışırım..

Geçenlerde yeni doğum yapmış bir arkadaşımla konuşuyorduk.
Evine hayırlı olsuna gelecek kalabalık misafirlerden bahsetti..Kara kara düşünüyordu nasıl bir çare bulsam diye..
Bir de bebeği , gece ve gündüzü  ters yaşayan bebek grubundan..Kızcağız taa Adana'dan gelecek o kadar akrabayı nasıl doyursam, ne ikram etsem diye düşünürken birden aklıma geldi..

Ben de yeni evlendiğim ve çok yoğun çalıştığım dönemlerde kalabalık misafirlerime hep Sini Börek'ten sipariş verirdim..Hem kilo hesabı olunca uyguna geliyor, hem de sıcak sıcak evinize kadar koca tepsileri bile gönderiyorlar..

Neyse tam da bunların üstüne mail kutuma bir de Sini Börek'in yılbaşıyla ilgili bir yazısı gelince ,artık bu konuyu yazmak farz oldu dedim..
Detaylıca okumak isterseniz işte yazı da aşağıda:

SİNİ EV BÖREĞi VE BAKLAVA’DAN
YILBAŞINDA LEZZETE DOYURAN ÇEŞİTLER...

Her yeni yıl, umutlarımızı yeni beklentilerle süsleyerek geleceğe taşıdığımız farklı bir penceredir. Bu yüzden yılbaşları çok özeldir. Koskoca bir yıla, ağız tadıyla veda ederken, yeni yılı da neşe ve coşkuyla sevdiklerimizle birlikte karşılamak isteriz. Bu özellikleri bir arada taşıyan yer ise kuşkusuz yılbaşı sofrasıdır. Bu yüzden en özel lezzetler yer bulur yılbaşı sofralarında... Bu özel günde misafirlerini birbirinden leziz börek ve baklava çeşitleriyle ağırlamak isteyenlere ise ev titizliğiyle doyumsuz lezzet, Sini Ev Böreği ve Baklava’dan geliyor. Sini Ev Böreği ve Baklava, tüm damak zevklerine seslenen börek ve baklava çeşitleriyle ister 1 tepsi ister 100 tepsi olsun tüm siparişlerinizi evinize ücretsiz getiriyor.

Yılbaşında “ister 1 tepsi ister 100 tepsi” lezzet...

Sini Ev Böreği ve Baklava, yılbaşı için her zevke göre lezzet seçenekleri sunuyor. Börek çeşitleri içinde su böreği, kol böreği, köy böreği, sigara böreği, dolama, boşnak böreği, gül böreği ve mekik böreği gibi birbirinden farklı seçenekler yer alıyor. Fıstıklı ev burması, cevizli ev burması, köy baklavası, fıstıklı köy baklavası, köy muskası, gelin tırnağı, gelin bohçası ve damat sarması ise baklava sipesiyalleri arasında yılbaşı sofraları için doyumsuz lezzet alternatifleri oluşturuyor. Sini Ev Böreği ve Baklava’nın baklava çeşitleri arasında bülbül yuvası, sarı burma, kaymaklı baklava, şöbiyet, saray sarması, sütlü nuriye, fıstıklı baklava, cevizli baklava, dürüm, fıstıklı kadayıf, kuş gözü ve elmalı baklava da bulunuyor.

Ev titizliğinde doyumsuz lezzet, ücretsiz servisle kapınızda...

Sini Ev Böreği ve Baklava, standart fiyat yerine tartarak ücretlendirme yöntemini uyguladığı için son derece uygun tepsi fiyatları sunuyor. Siz de yılbaşında misafirlerinize ziyafet sofrası kurmak istiyorsanız 444 4 711’i arayarak siparişinizi verebilirsiniz. Sini Ev Böreği ve Baklava; İstanbul (Ataşehir - Sefaköy), Ankara, Bursa ve İzmir’de faaliyet gösteriyor. Siparişiniz, bu illerin içinde ve İstanbul civarında ücretsiz olarak kapınıza ulaşıyor.


www.siniborek.com.tr

Rota Virüs'ten Sonra

Çok şükür daha iyiyiz..
Arayan , mail yollayan tüm dostlara çok teşekkürler..
Allah kimseye vermesin gerçekten yıpratıcı bir süreç geçirdik ..
İyi ki aşı yaptırmışız dedik..
Tavsiyem henüz yaptırmamış ve vakti geçmemiş her bebeğe yapılması yönünde..
Çünkü internette malum süreç boyunca öyle yazılar okudum ki , gerçekten çok zor şeyler yaşamış insanlar..
Günlerce hastanede yatanlar ve defalarca serum takılan bebeklerin sayısı hiç de az değil..
Hatta sevgili dostum Serra'nın da başından geçmiş benzer bir durum vardı, okuyanlar hatırlar belki..
Bu sebeple aşıyı sizlere hatırlatmak istedim..

Beril'in iştahı hala yok gibi..
Tüm günü bir küçük salatalık ve bir bisküvi ile geçirdiği  gün oldu..
O yüzden çocuklarını iştahsızlıkla suçlayan annelere o da bir şey mi diyorum..

Bu arada Beril artık koltuklara kendi başına çıkmayı öğrendi..
Tabi bunda tam bir hafta evde hapis hayatı yaşamış olmasının etkisi var..
Hem havanın gayet soğuk olması, hem de başka çocuklara bulaşmaması için evden bir hafta boyunca hiç çıkmadı..Zaten pek de hali yoktu,dışarıya çıkacak..
Ama sona doğru iyice sıkıldı..
Oyuncaklar da bu hastalıkla birlikte enfekte oluyormuş..
Bazı çok küçük ve girintili çıkıntılı oyuncakları atmamız gerekiyor mesela..
Büyük oyuncak ve mobilyaları ise özel dezentektan solüsyonla steril edip, kıyafetleri yüksek derecede yıkıyoruz..
Epey olaylı bir hastalık oldu kısacası.
Allah beterinden saklasın hem Beril'i, hem de tüm bebekleri..

12 Aralık 2010 Pazar

Beterin Beteri Varmış

Beril yemek yemiyor derken , rota aşırı iştahsızlık yaptı..Ağzına hiç bir şey koymadı gördüm neymiş yemek yememek.

Uyumuyor derken, dün saat 17:00'de yattı, sabah 08:30' da kalktı..Havale mi geçiriyor, bayıldı mı acaba diye ha bire kontrol ettim..Gördüm çok uyumasının ne demek olduğunu...

Tuvalet eğitimine başlamadım diye üzülürken ishal oldu defalarca kaka yaptı, iyi ki başlamamışım boşa giderdi diye düşündüm..

Ateşten vücudunda isilikler çıktı, 6. hastalık da geçirmedi ondan olmasın diye kafaya taktım..

Çok yoruyor biraz az koştursa derken, kolunu bile kaldıracak hali kalmadı..Keşke kalkıp koşup oynasa yine yorulsam diye düşündüm..

Takside normalde oturmazken ve ben yüreğim ağzımda seyahat ederken , acile gittiğimiz gün koluma başını yasladı..Öylece gittik onca yolu gık demedi..Çok üzüldüm o haline..

Demek ki neymiş, şikayet edip durduğumuz durumlar gün gelip kendini aratacak hale gelebiliyormuş..

O yüzden artık ne diyoruz Allah bugünümüzü aratmasın..

Bugün sabah bembeyaz bir Ankara sabahına uyanıp, artık hayata daha farklı bakma kararı aldım..

Karla birlikte beyaz bir sayfa açtım..

10 Aralık 2010 Cuma

Tüm Önlemlere Rağmen Rota Virüs

Her şey iki gün önce ateşinin yükselmesiyle başladı..
Alttan diş çıkardığı için önemsemedik pek..
Sonra bir kez kustu, bir yaşına dek her gün 15 kez kustuğu için , çok da üzerinde durmadık..
Gece ishal gibiydi, diş çıkarırken yumuşama olur normal dedik..

Sonra..
Gece ateşi giderek yükseldi....40,3 'ü gördük ilk defa..Hemen ateş düşürücü ve banyo..
Biraz düştü ve sıçrayarak da olsa sabaha karşı 5:30 da uyuyabildi..
Ertesi gün yani dün acilde aldık soluğu..
Yine idrar yolu enfeksiyonu şüphesi vardı..
Fakat sabah da ishal olması acaba mı dedirtti..
Gelen gaita tahlili hepimizi şok etti.

Yahu bu çocuk rota virüs aşısı olmuştu nasıl rota olur dedik hep birlikte..
Oluyormuş..
Hatta doktora göre hafif geçiriyormuş..Her ne kadar bize hiç hafif gelmese de..
Allah beterinden saklasın..

Hiç iştahı yok, su bile içmek istemiyor..
Dün gece ateşi 39,5 'di yine ..
Ateş düşürücü vermesek daha da yükselecek..
Belki serum verilmesi gerekiyormuş, inşallah gerekmez..

10 gün sürermiş..
Çok bulaşıcıymış..
Özellikle kış aylarında salgınları olurmuş..
Alışveriş merkezi gibi kapalı alanlardaki oyun parkları ve oyuncaklar bu yaş grubunun enfeksiyonu kapması en muhtemel yerlermiş..

Şimdi minik kuzum çok yorgun, hiç oynamak istemiyor ..
Sürekli yatmak istiyor ..
Alışık olduğumuz Beril evet bizi yoruyordu ama biz o halini şimdilerde çok özlüyoruz...

8 Aralık 2010 Çarşamba

Yılbaşında Monami


Ben küçükken hatırladığım ilk pastel boya takımım Monami'ydi..
Şimdilerdeyse Beril'e yavaş yavaş boya ve resim yaptırmaya başlıyorum..
Onunkiler  karalama boyutunu geçemese de , benim yaptıklarımı seyretmekten büyük keyif alıyor..
Epey oyalanmasını sağlıyor ki kış günleri için bulunmaz nimet , küçük çocuk sahibi anneler bilirler..
Geçenlerde  Monami'den gelen mail, beni mutlu etti..
Artık Monami'nin de kuru boyaları varmış ve pastel boyaları da iz bırakmıyormuş..
İyisi mi bir de siz okuyun..


YENİ YILDA ÇOCUĞUNUZA EN GÜZEL HEDİYE MONAMİ'DEN

Yeni yıl geliyor ve büyükler kadar çocukların da hediye alma heyecanı başlıyor. Özellikle çocuklara alınacak hediyenin özenle seçilmesi gerekiyor. Onların gelişimini olumlu yönde etkilemek istiyorsanız, alacağınız hediyeleri çok uzaklarda aramayın. Türkiye distribütörlüğünü Şark Gülü Kırtasiye'nin yaptığı ve yıllardır dünya çocuklarının en sevdiği markalardan biri olan Monami pastel boyalar ve seriye yeni katılan kuru boyalar ile yeni yılda hem çocuğunuzu sevindirin hem de çocuğunuz, kendi yaptığı resimlerle sizi sevindirsin...

Monami'den resim yapmayı sevdiren rengârenk yeni kuru boyalar...

         Monami serilerine yeni katılan kuru boyalar, çocukların resim yaparak hayal dünyalarının genişlemesine ve el becerilerinin artmasına yardımcı oluyor. Kısa ve uzun tüp olmak üzere farklı ambalajlarda, 12 ve 24'lü renk seçenekleri ile satışa sunulan kuru boyalar, kağıdı yıpratmadan kolayca kullanılıyor. Monami kuru boyalar'ın uç kırılmasına karşı dirençli özel yapıştırma sistemi sayesinde, çocuğunuz uzun süre resim yapmanın keyfini çıkartacak. Kağıt üzerinde daha baskın görünen yüksek kalitede parlak ve canlı renklere sahip kuru boyalar, okul öncesi ve sonrası çocuklarınız için önemli bir gelişim araçlarından biri olma özelliği taşıyor.

         Monami'nin pastel boyaları ile renkli hayaller...

         Pratik kullanımı ve canlı renkleri ile çocukların ilk tercihi olan Monami pastel boyalar, diğer boya malzemelerine göre daha kapatıcı olma özelliği taşıyor. Monami pastel boyalar 12, 16, 18, 24, 36 ve 48 renk içeren karton ve plastik çantalı ambalaj seçenekleri ile çocukların hayallerine renk katıyor. Ucu açılan ve son derece sağlam olan pastel boyalar, düşürüldüğünde çatlamıyor ya da kırılmıyor. İz ve leke bırakmama özelliği ile de temizlenmesinde zorluk yaşanmıyor. Kağıt üzerinde rahatça kayan Monami pastel boyalar ile çocuklar resim yapmaktan zevk alıyor. Çocukların el becerilerinin ve zekalarının gelişimine yardımcı olan pastel boyalar, sanata olan ilginin de artmasına yardımcı oluyor.

Monami boyalar zararlı kimyasallar içermiyor...

        
         Hiçbir zararlı madde içermeyen Monami marka pastel ve kuru boyalar, boya yaparken ellerini ağızlarına götüren küçük çocuklar için herhangi bir tehdit oluşturmuyor. Çocukların güvenle oynayabilmeleri için zararlı olmayan maddelerden üretilen pastel ve kuru boyalar ile çocuklarınız, yeni yılda yeni resimlere imza atacak...


5 Aralık 2010 Pazar

16 Aylık Beril Sözlüğü

Sevgili Can'ın Güncesi'nden  kopya çekip bir Beril sözlüğü hazırlamaya karar verdim..

A.''Annie''.Yani ben..:))

B..''Babba''..Aynı zaman da ilk söylediği kelimedir Beril'in..Ayrıca adını da söyler bkz O harfi..

C..''Cici''..Genelde  bak kızım bu cici dediğimiz şeylere gidip o da ''Cici '' yapar..

Ç..Çalar Saat: Diğer adıyla Beril..Sabah 7:00' de mutlaka ayaktayız..

D..''Dütt''..Araba..

E..Ev temizleme..Şimdilerde en sevdiğimiz oyun..Bir bez verin ve görün ne hamarat bir kız olduğunu..

F..Fayton..Hayvanat bahçesinde görüp hayran olduğu araç..Yavrum hiç görmemişti, bayıldı..

G..''Gell''..Hele bazen el hareketiyle yapıyor çok güzel oluyor..

H..''Hamm''..Hadi kızım ham yap diye diye oldu biliyorum , ben suçluyum..:))

I..''Ihh''..Yapmak istemediği şeylerde ağlamadan önce verdiği ilk tepki..

J..Jile..En sevdiğim kıyafet türü, hele kışın kız çocuklarına çok yakıştığını düşünüyorum..

K..''Ka''..anlamı Evet ..Bunu nasıl bulmuş bilmiyorum ama Beril'ce karşılığı evet bu kelimenin..

L..Lazımlık..Yeni aldık, deneyip göreceğiz neler olacak..

M..''Mem''..Tahmin edersiniz herhalde anlamını..:))

N..''Nen''..Uyku

O..''Ok-un''..Orkun yani babası..:))

P..Pışşş..Uyutmak için söylediğimiz kelime..Babasında daha çok işe yarıyor ama Beril' de malesef..:))

R..Reflü..İlk bir yılımız boyunca kusmamıza sebep olan hastalık..

S..Sebze..Hep yedirmeye çalıştığım ve onun hiç sevmediği..

Ş..Şeker..Hiç alışmasını istemediğim ve onun çok sevdiği..

T..Televizyon..15 aya kadar hemen hiç seyretmemişken, şimdilerde her akşam açık..:((

U..Uyku..Her zaman bizi en çok zorlayan konu..

V..''Vak'' Ördek..

Y..''Yok'' Şimdilerde favori kelimesi,  hemen herşeye verilen cevap

Z..Zil..Çaldığında herkesten önce Beril'in koştuğu ..

3 Aralık 2010 Cuma

Dikkat ! Bu Bir İç Dökme Yazısıdır !

Kanserle savaş demek sadece radyoterapi , kemoterapi almak demek değilmiş anladım..
Bu savaş öyle bir savaşmış ki tüm cephelerde oluyormuş..
En beklemediğin anda, en beklemediğin yerden geliyormuş sorunlar..
Aman hastanın psikolojisini sağlam tutalım derken, kendin alt üst oluyormuşsun..

Bazen onu şimdiye dek saçma sapan sebeplerle üzenleri sorumlu görüyormuşsun..
Bazen de herkesi Allah' a havale edip, işin ucunu bırakıyormuşsun..
Hatta bazen en çok koşturan, en çok üzülen sen değilmişsin gibi bazıları senin de anlayışlı olmanı beklemeye başlıyormuş..
Zormuş dostlar, Allah beterinden saklasın..

Bazen herşeyi unutuyoruz, ama bazen öyle anlar geliyor ki gırtlağında bir düğüm oluyor geçmiyor..
Bazen  radyoterapi alanların ortasına gidip oturup, onlara destek olmaya , hepsiyle tek tek konuşup, moral vermeye çalışıyorum..

Bazen en yakınım dediklerim arayıp, moralimi bozup kapatıyor telefonu..Saatlerce harap sinirlerimi tamire uğraşıyorum..
Bazen  en olmaz dediğin, sana arada bir merhaba diyen yan komşun anneni alıp misafir ediyor, hergün hal hatır sormaya geliyor..
Bazen de gün gibi aşikar birşey bile dallanıp budaklanıp, büyük bir soruna dönüştürülüyor bazı insanlar tarafından..

Neden bu insanlar böyle ki diye sormak  anlamsız geliyor artık..İçi boş geliyor.
İnsanlar böyle olmasa bu kadar savaş, açlık, karmaşa olur muydu?
Ama biliyorum bir o kadar da iyi insan var bu dünyada, kalpleri temiz, pırıl pırıl..
Hayatı hep güzel gören ve insanlara yardım için uğraşan..

İşte ben de onlarla ve onlardan olmak istiyorum..
Biliyorum zor , hele bu durumda bazen çok zor..
Dua ediyorum sadece elimden geldiği kadar..

30 Kasım 2010 Salı

A.O.Ç. Hayvanat Bahçesi

Bugünlerde fazlaca hastane içerikli yazı yazdığımı düşünerek farklı birşeyler yazayım dedim..Hem de Beril'in ilklerini de ne zamandır kayıt altına almamıştım..
Efendim bugünkü konumuz ilk hayvanat bahçesi ziyaretimiz.
Aslında çok önyargıyla gittim..
Fakat doktorumuz bu ay itibariyle Beril'in seveceğini söylemişti..
Gerçekten öyle oldu,  ilgiyle her bir hayvanı tek tek inceledi..
Özellikle aslan ve zürafa favorisi oldu..
Hayatında ilk defa bu kadar çok hayvanı aynı anda görmüş olmanın şaşkınlığıyla epey oyalandı..
Ayıların yanyana oturup kafalarını sallamalarını taklit etti..
Devekuşu, maymun, zebra, papağan ve dev balıklar çok ilgisini çekti..
Hemen hemen iki saat süren gezimizde zaman nasıl geçti hiç anlamadık..
Sadece bazı bölümleri tahmin edersiniz pek iyi kokmuyordu..
Ve ne yazık ki çoğu hayvan bakımsız kalmıştı..Mesela fil ölmüş, ona çok üzüldüm..
Ben hayvanların böyle kapalı alanlara hapsedilmesine dayanamayanlardanım..
Keşke imkan olsa da normal doğal hayatlarındaki ortamlarında barındırılabilseler..
Hatta şu andaki şartları biraz olsun iyileştirilebilse ona da razıyım..
Tabi kaynak yoktur o kesin..

23 Kasım 2010 Salı

Tozpembe Hayat

Öyle üzülüyorum ki şu hastanelerin haline..Esas hastaların haline..Sağlam girip hasta çıkmak için birebir..
Her gidişimizde öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki..Kendi halimizi bırakıp, başkalarına daha çok üzülüyoruz..
Aslında kanser öldürmüyor insanları bence,  işlemler için beklemek, sonuçlar çıksın diye beklemek, ameliyat günü alalım diye beklemek öldürüyor..Çünkü bu kanser, şakası yok..Teşhis konur konmaz bir an önce tedavi sürecine girmek lazım..
Üstelik paranız da olsa, prof.'a da gidecek olsanız yine de iş olmadık şekillerde uzayabiliyor..İlla bir tanıdığınız olmalı, illa o araya alınsın bu hasta, diye aramalı..
Ne yazık, ne üzücü bir sağlık sisteminin bunu gerektirmesi..

Mesela şöyle bir olay geldi başımıza..Radyoterapi için, bayram sabahı dönüşünde sabahın köründe hastaneyi aradım..Hatta ilk arayan bendim muhtemelen, kadın zor açtı telefonu..Randevu almak istediğim hocanın adını söyledim ,sekreter hanım önce 20 Aralık' a gün verdi..Yani yaklaşık bir ay sonrası..Ben de yapmayın etmeyin, falan filan dedim,neden sonra 8 Aralık' a çekti..Sonra ameliyatı yapacak cerrahı aradım, yine sabahın o saati, adamcağız, çok geç olur daha erkene almamız lazım dedi..Kendi aradı bugün fakat ulaşamadı, yarına haber bekliyoruz şimdi ulaşabildi mi diye..

Kısacası biz hocalardan bile bir ay sonraya randevuyu zor alırken, bir hafta sonrası bile çok geçken, normal poliklinikteki vatandaş ne yapsın..Bugün git yarın gel şeklinde çalışıyorlar çünkü..MR randevusu almak için kaç ay bekleyenler gördüm..Normal bir PET taramasının sonucu 3 günde çıkıyor, patoloji raporu desen bir hafta..Kısacası adamlar yeni başlamış bir kanserle hastaneye girseler, uzak organ metastazıyla çıkarlar bu sürede..

Çok iç karartıcı mı oldu bu yazı sizce? O zaman derin bir nefes alın ve şöyle deyin:
''Benim yarın hastaneye gidip bir kanserle uğraşmam gerekmiyor..!''
Bakın hayat birden ne kadar da tozpembe oldu değil mi? :)

21 Kasım 2010 Pazar

Gülümse

Çok zamandır yazasım var..Gelin görün ki akşam Beril'i uyutup ne zaman bilgisayarımı açsam, dönüp dolaşıp rektum kanserini okurken buluyorum kendimi..
Şu internet hem iyi hem kötü..Artık neredeyse ameliyatın yapılış şeklini bile öğrendim, bu iyi mi bilemedim..
Aslında bazı şeyleri de çok bilmeye gerek yok, bazen moral bozucu olabiliyor çünkü..
Bazen de bilmek lazım , doktor anlatırken ne diyor ki bu adamcağız diye boş boş bakmak yerine..En azından terminolojiye azıcık hakim olmak lazım orası kesin..

Neyse efendim bu süreçte öğrendiğim en güzel söze geleyim: ''Kaderden eminsen kederden emin ol..''
Şimdi diyeceksiniz güzel söz bu mu? Allah kötüsünden saklasın o zaman deyip açıklayayım..
Kader her zaman tatil, eğlence, bayram, kahkaha değil..Çoğu hastalık da biz insanlar için..
Ama insanın başına gelince, o hastane koridorlarına girince, bir patoloji labaratuarının kapısında yüreği ağzında bekleyince anlıyor bazı şeyleri..Düşünüyor neden bu bizim başımıza geldi diye..
 Ve cevap, kaderimizde bunu da yaşamak vardı..Güzel anlar yaşamak da vardı ve biz o anlarda bak bu da bizim kaderimiz demedik..Gayet mutlu başımızın üstünde yeri var diyerek kabullendik..

Kısacası insanoğlu nankör, güzel günler yaşarken onu normal kabul ediyor, bir zorluk gördü mü de niye ben bu zorluklarla sınanıyorum diyor..Keder olmasa güzel günlerin kıymeti kalır mı?

Bir de çocukla karşılaştım, tam da hastanedeki en sıkıntılı günümde..23 yaşında Iğdır'lı bir genç..Maddi durumu iyi olmadığı için Ankara'ya tedaviye gelememiş ve tüm kalın barsağı kanserle kaplanmış..Tek başına gelebilmiş, ameliyat olsa refakatçi kalacak kimsesi yok yanında. O kadar kısa bir an şahit oldum ki durumuna, yine de üzgün görünmüyordu, gelebilmiş olduğuna  seviniyor gibiydi..

Bu yazıdan çıkan sonuç hayat onu nasıl gördüğünüzle ilgilidir..Siz iyi tarafından bakarsanız o da iyidir..
Şimdi bu yazıyı okuyan sevgili dostlar,sadece şunu düşünmenizi isterim ..O Iğdırlı genç bile gülümseyebildikten sonra, sizin somurtmaya hakkınız var mı?

17 Kasım 2010 Çarşamba

Sınav

Hepimiz sınavlardan geçiyoruz ya şu hayatta..
Bu seferki biraz beklemediğimiz sorulardan geldi işte..
Bayramdan üç gün kadar önce annem kanser tanısı aldı...

Eskiden dert ettiğimiz şeylerin ne anlamsız olduğunu farkettik..
Hani Beril uyumuyor, yemiyor,vs. diye sızlanıyorduk ya , yok onlar önemli değilmiş..
En önemlisi sağlıkmış ve her aldığımız nefes için şükretmeliymişiz aslında..

Bayram için daha güzel bir yazı yazmak isterdim ama malesef yazabildiklerimin içinde en güzeli bu..
Hepinize mutlu ve sağlık dolu bir bayram diliyorum..

6 Kasım 2010 Cumartesi

Grip Sezonu Hayırlı Olsun

Kaç gündür yazamıyorum..Yazmayı bırakın kafamı bile kaldıramıyorum..
Bu senenin grip mikrobu epey geliştirmiş DNA'sını haberiniz olsun..
Önce Beril hasta oldu , sonra ben..
Yataktan çıkmadan üç gün yatsam yeriydi ama ne mümkün..
Annelikte eski zamanlardaki gibi'' Dur şuraya yatayım kalkmadan ..'' gibi bir lüksünüz olmuyor..
Başlangıçta hafif bir boğaz ağrısı formatındayken,biraz da burun akıntısı ilavesiyle ; ikinci gün sabah yataktan kalkamayacak hale geldim..Bütün eklemlerim ayrı ayrı ağrıyordu ve tabi bir grip klasiği olarak ateş..Şimdilerdeyse daha aşağılara inen mikrop, seyahatine akciğerlerde devam etme kararı almış gibi..
İnşallah ilaçlarla kendisini kovmayı planlamaktayım..Bu sene 1000mglık GNC C vitamini bile bana mısın demedi ya dur bakalım..
Arada bir de Beril'in rutin muayenesi vardı ama detaylar sonra..
Ben gideyim yatayım artık..
Siz de kendinize dikkat edin, malum grip sezonu açılmış bulunmakta..

31 Ekim 2010 Pazar

Nurturia Bir Yaşında..!!

Belki şimdiye dek duymamışsınızdır Nurturia'yı..
Belki  girip ucundan kıyısından okumuşsunuzdur..
Belki de fanatiğisinizdir benim gibi..

Nurturia kurulalı bir sene oldu, tam da bugün..
Biz bugün doğum günü kutlamasındaydık Nurturia'nın ailece..
Bu kadar güzel insan nasıl olmuş da bir araya gelmiş dedik..

Eğer sizin de annelikle ilgili kafanızda sorular varsa bir uğrayın derim Nurturia'ya..

27 Ekim 2010 Çarşamba

İkisi Bir Arada Mimlerim

         Bugün peşi sıra gelen iki mimle karşınızdayız..
         Birincisi sevgili Anne cafe'nin kitap mimi..
        
         1. Boncuğunuza kitap seçerken en çok önem verdiğiniz kriterler neler? 
        
         Beril yaş itibariyle henüz kitapların görsel bölümüyle ve hatta sayfalarını çevirmekle daha ilgili..Bir önceki dönemde sayfaları yırtmakla daha ilgiliydi..Dolayısıyla şimdilerde resimlerini anlatabileceğim, onun ilgisini çeken hayvanların olduğu kitapları almaya gayret gösteriyorum..

         2. Bir kitabın kapak tasarımı sizi cezbeder mi? 
         
         Kapak tasarımı cezbetse de içine mutlaka bakıp, Beril'in hoşlanacağı resimler var mıdır diye bakıyorum..

         3. Çocuk kitaplarının didaktik yaklaşımlarını nasıl buluyorsunuz?
          
         Daha henüz o aşamaya gelemesek de Işık Dişlerini Fırçalıyor isimli kitabı da yok değil ,hani..:))


         4. Çocuk kitaplarındaki resimler nasıl olmalı sizce? Hikayesini beğendiğiniz bir kitabı ilüstrasyonlarından dolayı almamazlık ediyor musunuz veya tam tersi oluyor mu? Hikayesi uyduruk olan bir kitabı grafiklerine aşık olarak aldığınız oldu mu? Grafiklerde aradığınız temel özellikler var mı? Varsa nedir?  
      
         Dediğim gibi biz zaten şu anda resimleri için alıyoruz,resim güzelse bizce tamamdır..İleride bu soruya cevabım kesin değişecektir..


         5. Çocuğunuzun şu anda en çok sevdiği 3 kitap hangileri? Bu kitapların bir ortak yönü var mı?
           Bu kitap boyut olarak Beril'in ellerine çok uygun, alt değiştirme savaşlarında işimize çok yarıyor ..Bir tavşan kendine uygun ayakkabı arıyor, resimleri çok hoş..




                                  Dünya klasikleri diye almıştım , çok renkli ve resimleri çok güzel..

           Sona en favori olanı sakladım,özellikle hayvanlı bir kitap olduğu için çok seviyor..
                                              Kitabın içeriği ise bu şekilde..  

                 6. Bir çocuk kitabı yazsanız hangi temayı işlemeyi düşünürdünüz, ya da temasız öylesine bir masal mı uydururdunuz?
                Kesinlikle hayvanların,kedi, köpek, kuş bulunan bir kitap olurdu..Bol resimli olacağı da kesin..

                İkinci mimimiz  Can'ın annesi tarafından gönderilmiş..Fazladan 10.000 liranız olsaydı çocuğunuz için nasıl harcardınız diye sormuş..

                Öncelikle ileriye dönük düşünürdüm, malum okul demek para demek artık..Hele ki kolej, özel okul fiyatları almış başını gitmiş..Bir arkadaşım TED Koleji için ilk kayıt ücreti adı altında 24 .000 lira aldıklarını söylemişti..Dudağım uçuklamıştı..İlla TED'e göndereceğim gibi bir derdim olmamakla beraber, böyle bir param olsa herhalde bir kenarda tutup ilerde eğitimi için kullanmayı düşünürdüm..



Bu mimi cevaplamak isterlerse sevgili Anne Yazar ve Serra'ya yollamak isterim..
Başka yazmak isteyenler olursa onlarınkini de memnuniyetle okurum..

    26 Ekim 2010 Salı

    Beril'in Dudağı, Benim Ödüm Patladı..!!

    Dün akşam Beril'in ikiz arkadaşları Aslan ve Ateş bizdelerdi..
    Çok eğlendiler  birlikte..
    Cumartesi doğum günleri bu kuzuların, biz de annesiyle süsleme ve hazılıklardan konuştuk..
    Tabi oğlanların uykuları geldi ve fazla kalamadılar..
    Beril bu duruma son derece üzüldü, sonuçta tam da eğlencenin ortasında arkadaşları aniden gittiler..

    Babamızın da işi geç bitecekti, yine de bir umutla belki 20:00 gelir diye bekliyorduk ..(23:00' de geldi oysa ki)
    Neyse saat 20:00 civarı kapı çaldı, tabi Beril de kesin babam gelmiştir diye sevinerek kapıya koştu..
    Fakat bir anda , tam da benim önümde bir düştü, yüzüstü parkeye..
    Nasıl ağladı , nasıl anlatamam..
    İlk önce bir şey göremedim yüzünde, kapıya gelen saçma anketörü kovaladım..
    Fakat ağlaması bir türlü geçmiyordu..
    Dikkatli baktığımda üst iç dudağında kanama fark ettim..
    Mümkün oldukça hızlı buz koymak istedim ama ne mümkün..
    Yaklaşık 15 dakika sonra dudak tam üç katına çıktı..
    Gerçekten korkunç bir görüntüydü..
    İçimin yağı eridi resmen..
    Tabi akşam yemeği yiyemedi, canı acıdığı için sürekli mızırdandı, mütamadiyen ağladı..
    Sonrasındaysa kocaman dudağıyla uyudu ama ben gece boyu kontrol için ne uğraştım..
    Sabahsa 6 da kalktı, henüz gün ağarmamıştı..
    Tabi ben ilk iş hemen dudağa baktım, neyse ki daha iyiydi..
    Öğlen ise iç yaranın artık tamamen kapanıp mor bir hal almasıyla ben de bir rahat nefes aldım..
    Kısacası hareketli bir bebek, her an gözünüzün önünde de olsa kazalara çok açık..
    Çok şükür ki bu olayı ucuz atlattık, Allah beterinden korusun..

    20 Ekim 2010 Çarşamba

    Özür ve Düzeltme :))

    Yok yok hepsini geri aldım..

    Allah'ım sana şükürler olsun dedim..

    Çünkü biliyorum benim karşıma böyle örnekleri özellikle çıkarıyor..

    Bir hanımla tanıştım dün..

    Beril kadar bir kızı, 2,5 yaşında bir başka kızı daha var...

    Asıl bombaysa şu bu hanım, 35 haftalık hamile..

    Yani bir ay sonra bir başka çocuğu olacak..

    Şimdi kendimi bu hanımın yerine koydum ve dedim ki boşver Hande; bir Beril ne kadar yaramaz olsa da bir Beril'dir..

    Önceki postla başını ağrıttıklarımdan, sızlanıp , çok yaramaz dediğim Beril'den, şııp diye büyüdü diyen hanım teyzeden ayrı ayrı özür dilerim..

    19 Ekim 2010 Salı

    Şıııp Diye Büyüdü !!


    Bir hanım vardı,  annemin bir tanıdığı..
    Bir Eskişehir ziyaretimizde bizim de tanıştığımız..
    Ben Beril'in koliğiyle boğuşurken, kadın gelip şöyle demişti: ''Aa bizimki şııp diye büyüdü, hiç anlamadık..! ''
    Belki moral vermek adına söyledi bilmiyorum ama bana hiç geçmeyecek gibi gelen günlerdi..
    Aksine sanki iki gün yaşıyordum bir gün yerine..
    İkinci bir çocuğu  düşünmek , işte o ilk günler yüzünden zor geliyor bana..
    Şimdilerdeyse zaman rölatif olarak daha hızlı, ama öyle de şııp diye geçmiyor..
    Hala Beril zor uyuyor, zor yiyor , zor oyalanıyor..
    Önümüzdeki kıştansa ayrı bir korkuyorum..
    Nasıl evde oyanalacak bu çocuk diye?

    Ama size yeni bir referans cümle yazayım, ben de ilerde Beril için kullanırım diye..
    Hem nasılsa unutuluyormuş ya eski zamanlar..

    ''Ay benim kızım , çocukluğu boyunca ya bir kez ağladı ya da iki..''
    Artık benim için ne derlerse:
    ''Yazık ayol kadın , bunamış herhalde..''..:))

    18 Ekim 2010 Pazartesi

    Sekiz Kural

    Tracy Hogg' dan güzel bir alıntı:

    Küçük Çocuk Oyunlarındaki Sekiz Kural :

    1. Eğer seviyorsam- benimdir.

    2. Eğer benim elimdeyse -benimdir.

    3. Eğer senden alabildiysem- benimdir.

    4. Eğer biraz önce elimdeyse- benimdir.

    5. Eğer benim gibi görünüyorsa- benimdir.

    6. Eğer benim olduğunu düşünüyorsam- benimdir.

    7.Eğer benimse, hiçbir şekilde, hiçbir yolla,hiçbir biçimde senin elinde olamaz.

    8.Eğer ben bir şey yapıyorsam ya da kuruyorsam- bütün parçaları da benimdir..

    Beril paylaşımcı değil, elindeki oyuncakları arkadaşlarıyla paylaşmıyor diye üzülmem boşaymış a dostlar..

    Ayının gereklerini yapıyormuş çocuk..

    Hatta 18 aylık çocuklarda daha beteri bile olurmuş, bütün dünya benimdir şeklinde..:))
    Related Posts with Thumbnails